Damga Vergisi Matrahında KDV ve Diğer Vergilerin Hukuki Değerlendirmesi

Damga vergisi matrahı belirlenirken Katma Değer Vergisi (KDV) 30 Seri No.lu Tebliğ ile hariç tutulmuştur. Ancak ÖTV gibi diğer vergilerin matraha dahil edilip edilemeyeceği konusu hem idare hem de yargı açısından tartışmalıdır. Bu yazıda, yargı kararları, idari özelgeler ve Anayasa Mahkemesi ilkeleri doğrultusunda damga vergisi matrahının sınırları değerlendirilmiştir.

ÖZET

Damga vergisi, sözleşmelerde yer alan parasal yükümlülüklerin vergilendirilmesinde önemli bir rol oynar. Özellikle 1997 yılında yayımlanan 30 Seri No.lu Tebliğ ile Katma Değer Vergisi’nin (KDV) damga vergisi matrahına dahil edilmeyeceği açıklığa kavuşmuştur. Ancak bu durum, ÖTV gibi diğer vergilerin matraha dahil edilip edilmeyeceği konusunu gündeme getirmiştir. Bu yazıda, damga vergisi uygulamasında KDV ve diğer vergilere ilişkin idari görüşler, yargı kararları ve anayasal ilkeler ışığında kapsamlı bir değerlendirme sunulmaktadır.

Bu makalemizde yargı kararları da dikkate alınmak suretiyle idarenin bu yaklaşımın verginin yasallığı ilkesine uygun düşmediği ve kendi çıkardığı tebliğ ile çelişkili olduğu tartışması yapılmıştır.

Giriş

30 nolu Damga Vergisi Genel Tebliği ile nispi damga vergisine tabi kağıtlarda damga vergisi hesaplanırken, Katma Değer Vergisi hariç olmak üzere sadece işin bedeli üzerinden hesaplanması gerektiği belirtilmiş, ancak diğer vergilere ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. İş bu tebliğin tarihi olan 29/01/1997 tarihine kadar da idare tarafında damga vergisi hesaplanırken KDV dahil bedel dikkate alınarak hesaplama yapılacağı yaklaşımı hakimdi. Ancak, söz konusu tebliğde de açıklandığı üzere, mükelleflerce ihtilaf haline getirilerek dava edilen bu hususta yargı mercilerince verilen kararlarda, KDV’nin damga vergisine dahil edilemeyeceği müstekar hale geldiğinden, idare de bu yaklaşımını değiştirerek bu tebliği çıkarmıştır.

İdarenin bu yaklaşımını doğru bulmakla birlikte, daha sonraki yıllarda verilen özelgelerde KDV dışındaki vergilerin damga vergisine dahil edilmesi gerektiği yönündeki yaklaşımı ve bu yaklaşımın gerekçelerini eksik ve hatalı buluyoruz. Söz konusu bu yaklaşımın aslında çıkartılan 30 nolu tebliğ ile çeliştiğini düşünmekteyiz. Yine bu yaklaşımın verginin yasallığı konusunda bir takım tartışmaları beraberinde getirdiği, gerek vergi yargısı kararlarına, gerekse anayasa mahkemesinin bugüne kadarki vermiş olduğu kararlarına aykırı bir nitelik taşıdığı gözlemlenmektedir.

Konuyu bu cihetle daha anlaşılır kılabilmek için, bu çalışmamızda idarenin yaklaşımının neden hatalı olduğunu düşündüğümüzü örnek yargı kararlarıyla da desteklemek suretiyle açıklamaya çalışacağız.

Damga Vergisine Esas Mevzuat

488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 1. Maddesinde verginin konusu açıklanmıştır. Buna göre; “Bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine tabidir.

Bu kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan (Değişik: 5228/59-4/a md.) (Yürürlük: 31.7.2004) belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder.

Yabancı memleketlerle Türkiye`deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtlar, Türkiye`de resmi dairelere ibraz edildiği, üzerine devir veya ciro işlemleri yürütüldüğü veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalanıldığı takdirde vergiye tabi tutulur.”

Madde metninden de çıkarsanacağı üzere ilgili kağıtların sadece düzenlenip imzalanmasının yeterli olmadığı, bu kağıtların herhangi bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilecek bir özelliğe de haiz olmaları gerektiği belirtilmiştir.

Mezkur Kanun’un 10. Maddesinde ise, vergileme ölçüleri şöyle açıklanmıştır; “Damga Vergisi nispi veya maktu olarak alınır.

Nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli para, maktu vergide kağıtların mahiyetleri esastır.

Belli para terimi, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade eder.”

Aslında bu maddede damga vergisinin matrahının da ne olacağı ifade edilmekte, fakat matrahın neleri içerdiği konusunda bir netlik bulunmamaktadır. Öyle ki buradaki belli para kelimesi önem arz etmektedir. Bu konuyu açıklamak amacıyla çok sayıda makale kaleme alınmış olup, bu çalışmamızda bu konu üzerinde pek durulmayacaktır.

30 Seri No.lu Tebliğ ile KDV Hariç Tutulması

30 seri nolu Damga Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar aşağıdaki gibidir.

“Bakanlığımıza intikal eden olaylarda, mal ve hizmet alımına ilişkin ihale kararları ile benzeri konularda düzenlenen sözleşmelerden tahsil olunacak damga vergisinin katma değer vergisi dahil toplam bedel üzerinden mi, yoksa bu vergi dikkate alınmaksızın sadece işin bedelini ifade eden meblağ üzerinden mi alınacağı hususunda tereddütlerin ve ihtilafların doğduğu anlaşılmaktadır.

………..

Bu nedenle, mal ve hizmet alımları ile ilgili olarak düzenlenecek ihale kararları, sözleşme ve diğer kağıtlarda, katma değer vergisi dahil bedelin belli olması halinde bu bedel; katma değer vergisi hariç bedel gösterilmesi halinde ise katma değer vergisi de hesaplanarak bedele ilave edilmek suretiyle bulunan toplam tutar üzerinden nispi damga vergisi hesaplanmaktadır.

Ancak, yukarıda belirtilen şekilde yürütülen uygulama, bazı mükelleflerce ihtilaf konusu yapılmıştır. Bu konuda verilen ve sürekli hale gelen yargı kararlarında damga vergisi matrahına dahil edilen katma değer vergisinin, üstlenilen işin ya da verilen hizmetin bir bedeli olmadığı belirtilerek, katma değer vergisinin damga vergisi matrahına dahil edilmesi halinde, verginin vergilendirilmesi gibi bir uygulama sonucu doğacağı gerekçesiyle, katma değer vergisinin nispi damga vergisinin hesaplanmasında dikkate alınmaması gerektiğine hükmedilmiştir.

Sürekli hale gelen yargı kararları uyarınca, bundan böyle nispi damga vergisine tabi kağıtların muhtevasında, katma değer vergisi yönünden herhangi bir düzenleme olup olmadığına bakılmaksızın,

1. Damga vergisinin katma değer vergisi hariç olmak üzere sadece işin bedeli üzerinden hesaplanması,

2. Katma değer vergisi dahil edilerek düzenlenen kağıtlardan alınması icabeden damga vergisinin ise katma değer vergisi tutarı düşüldükten sonra kalan meblağ üzerinden hesaplanması,

3. Bu Tebliğin yayımı tarihi itibariyle Bakanlığımız veya vergi daireleri aleyhine verilmiş yargı kararlarının bir üst mercide dava konusu yapılmaması,

4. Tebliğin yayımı tarihinden önce ödenmiş bulunan damga vergileri yönünden herhangi bir işlem yapılmaması,

5. Söz konusu kağıtlarla ilgili olarak noterlerce yapılan işlemlere ilişkin nispi harç uygulamasına ise yukarıdaki esaslara göre devam edilmesi,

uygun görülmüştür.”

KDV Dışındaki Vergiler Üzerine Yargı Kararları

Yukarıdaki tebliğ açıklamalarında da yer aldığı üzere, KDV’nin damga vergisine dahil olmaması gerektiğine dair müstakar hale gelen yargı kararlarının içeriğine ilişkin fikir edinmek için kararların bir kısmı aşağıya örnek olarak alınmıştır. Danıştay 7. Dairesi, 25.02.1998 Tarih, Esas No: 1997/2496, Karar No; 1998/669 kararında; “ 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1”inci maddesinde, bu kanuna ekli (I) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı, bu kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konulmak suretiyle düzenlenen ve her hangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek belgeleri ifade edeceği, 10’uncu maddesinde, damga vergisinin nispi veya maktu alınacağı, nispi vergide kağıtların nev’i ve mahiyetlerine göre bu kağıtlarda yazılı belli para, maktu vergilerde kağıtların mahiyetlerinin esas alınacağı, belli para teriminin kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceğinin belirtildiği, (I) sayılı tablonun akitlerle ilgili kağıtlar bölümünün 1/a fıkrasında; mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerden belli parayı ihtiva edenlerin binde 6 oranında damga vergisine tabi olacağı, hükme bağlanmıştır.   

Katma değer vergisinde mükellef kavramı, diğer vergi kanunlarının öngördüğü mükellef kavramından oldukça farklı bulunmaktadır. Bu vergileme sisteminde mükellef, katma değer vergisine tabi mal tesliminde veya hizmet ifasında bulunan ise de, bu verginin nihai yüklenicisi değildir. Katma değer vergisinin sistemi içinde nihai yüklenici, (asıl mükellefi) nihai tüketici durumunda bulunan kişi ve kuruluşlar olup, katma değer vergisi mükellefleri vergi kapsamına giren mal ve hizmetlerin satış bedeli ile birlikte vergiyi tahsil etmek ve vergi dairesine ödemekle yükümlü bulunmaktadır. Dolayısıyla vergi dairesine ödenen tutar (vergi) mükellefin mal varlığında bir eksilme meydana getirmemektedir.

Bu durumda, taraflar arasında yapılan sözleşmede, yukarıda sözü edilen mevzuat uyarınca hesaplanacak katma değer vergisinin işverence müteahhide ödeneceğinin belirtilmiş bulunması, iş bedelini artırıcı bir nitelik taşımamaktadır.

Aksi düşünce, söz konusu katma değer vergisinin şirketin yapımını üstlendiği işin veya vereceği hizmetin bir bedeli olduğu sonucunu doğurur ki, yukarıda açıklanan katma değer vergisi sistemi içerisinde bunun da kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Buna göre 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun sözü edilen madde hükümleri uyarınca hesaplanacak damga vergisi matrahını, sözleşmede belirtilen bedel (hizmet bedeli) oluşturduğundan ve bu bedele katma değer vergisinin de ilave edilmesi gerektiği yolunda adı geçen kanunda herhangi bir hükme yer verilmemiş bulunması ve katma değer vergisinin iş bedelini artırıcı bir nitelik taşımaması karşısında, bu bedele katma değer vergisinin de ilave edilmesi suretiyle yapılan tahakkukta isabet görülmemiştir.”

Danıştay 7. Dairesi, 21.01.1998 Tarih, Esas No: 1997/2459, Karar No; 1998/106 kararında; “İstemin Özeti : Devlet Su İşleri ile yükümlü şirket arasında akdedilmiş bulunan “Çatalan Barajı ve HES Tesisleri İnşaatı” işine ait sözleşmede belirtilen ihale bedeline katma değer vergisinin de katılması nedeniyle fazladan tahakkuk ettirilen damga vergisini; 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, bu kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı, bu kanundaki kağıtlar tabirinin yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek belgeleri ifade edeceği, 10’uncu maddesinde, damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide kağıtların nevi ve mahiyetine göre bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide ise, kağıtların mahiyetlerinin esas olduğu, belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade ettiğinin belirtildiği, yükümlü şirket tarafından tahsil edilen istihkakın tamamının yapılan iş karşılığı olmadığı, kanun gereği esas iş bedeline ilave olarak hesaplanan katma değer vergisinin de tahsil edildiği ve katma değer vergisi sistemi gereğince vergi dairesine yatırıldığı için şirketin bünyesinde kalmadığı, bu nedenle zorunlu olarak ödemeyi gösteren belgede yer alan katma değer vergisi tutarı üzerinden de damga vergisi alınması halinde, hem vergi üzerinden vergi alınması gibi temel vergilendirme prensiplerine ve hem de Damga Vergisi Kanununun ilke ve amaçlarına aykırı bir durum söz konusu olacağından, dava konusu vergilendirme işleminin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kaldıran Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 21.02.1995 gün ve E:1995/738; K:1995/1535 sayılı kararının; Damga Vergisi Kanununun 1’inci ve 10’uncu maddelerindeki hükümler çerçevesinde nispi damga vergisinin hesaplanmasında vergiye tabi kağıdın ihtiva ettiği veya hesaplanabilir belli paranın tamamının matrah olarak kabulü gerektiği, bu nedenle söz konusu hakediş ödemeleri nedeniyle düzenlenen kağıtlarla ilgili olarak yapılan damga vergisi kesintisinde isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 21.01.1998 gününde oyçokluğu ile karar verildi.”

İdarenin Uygulamaları ve Özelge Örnekleri

Damga vergisinin matrahı belirlenirken idarenin konuya yaklaşımını en iyi ortaya koyan vermiş olduğu özelgeler, ve yayınladığı tebliğ ve sirküler olacaktır. KDV’nin matraha dahil edilmesi konusunda idare yaklaşımını değiştirmiş ve yukarıda yer verilen tebliği çıkarmıştır. Bu bakımdan idarenin konuya yaklaşımını gösteren tebliğ aşağıya alınmıştır.

Gelir İdaresi Başkanlığı, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 02.12.2011 tarihli ve B.07.1.GİB.4.06.17.02-DMG-334-1085 sayılı özelgesinde; “İlgide kayıtlı yazınız ve eklerinin incelenmesinden, … Komutanlığının devriye müdahale aracı alımına ilişkin olarak yaptığı ihalede alınan komisyon kararına ait damga vergisi ile yapılan sözleşmeye ait damga vergisinin hesaplanmasında, damga vergisine esas matraha özel tüketim vergisinin dâhil edilip edilmeyeceği, ÖTV dahil edilecekse, noterde ÖTV hariç miktar üzerinden yapılan sözleşmeye ait eksik tahsil edilen damga vergisiyle ilgili olarak saymanlıkça yapılması gereken işlemler konusunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır. ……

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, gerek 30 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde gerekse ilgili diğer mevzuatta katma değer vergisi dışındaki vergilerin damga vergisi matrahına dâhil edilmeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından; … Komutanlığı tarafından ihalesi yapılan söz konusu işe ilişkin alınan ihale kararı ve sözleşme ile yapılacak ödemeler nedeniyle düzenlenecek kağıtlara ait damga vergisinin özel tüketim vergisi dâhil tutar üzerinden damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.”

Anayasa Mahkemesi ve Verginin Yasallığı İlkesi

Aslında konuya ilişkin tartışmanın temelinde Damga Vergisi Kanunu 10’uncu maddesinde verginin matrahının ne olacağının açık bir şekilde ortaya konulmamasından kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır. Burada belli para teriminin neyi ifade ettiği, neleri kapsadığı değişik pek çok makalede ele alındığından burada bu konuyu tekrar tartışmayacağız. Ancak konuyu kısaca açıklamak için, süreklilik kazanan özelgelerde ve Danıştay kararlarında; belli para, kâğıtlarda belirtilen tutar ya da kâğıtta bulunan birim fiyat, miktar gibi bilgilerden yola çıkarak çarpma toplama gibi işlemler yapmak suretiyle hesaplanması mümkün olabilecek tutar olarak açıklanmakta veyahut esas sözleşmeye ek olarak düzenlenen sözleşmelerle tarafları yükümlülük altına sokan belli tutar olacağı görüşü benimsenmiştir.

Nitekim söz konusu bu belirsizlik nedeniyle özellikle KDV’nin damga vergisinin matrahına dahil edilip edilmeyceği tartışmaları uzun yıllar sürdükten sonra, yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere, idare 30 nolu tebliği çıkarmak suretiyle konuya açıklık getirmiş ve KDV’nin matraha dahil edilmemesi gerektiğini belirtmiştir. İdarenin böyle bir görüş değişikliğine gitmesinin nedeni tebliğde de açıklandığı üzere müstekar hale gelmiş olan yargı kararları olduğu anlaşılmaktadır. Bahse konu bu yargı kararlarının detayına bakıldığında ise, damga vergisinin matrahını sözleşmede belirtilen hizmet bedelinin oluşturacağı, bu bedele vergilerin dahil edileceğine dair kanunda açık bir hükmün yer almaması, KDV’nin matraha dahil edilmesi halinde vergiden vergi alınması gibi bir durumun oluşacağı ve bunun temel vergilendirme prensibine aykırı bir durum olacağı gerekçelerine yer verilmiştir.

Bu noktada anayasa mahkemesi kararlarına da göz atarak, vergi yargısının yukarıdaki yaklaşımının haklılığına destek vermek ve bize göre de yargının konuya yaklaşımını hukuk devleti ilkesi çerçevesinde doğru bulduğumuzu belirtmek isteriz. Nitekim Anayasa Mahkemesi pek çok kararında verginin yasallığından yola çıkarak ulaşmaya çalıştığı hukuk devleti ilkeleri konusunu açıklarken, “ Hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri olan belirlilik ilkesine göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gereklidir. Vergilemede belirlilik ilkesi, herhangi bir yükümlülüğün, muafiyet veya istisnanın, hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir. Vergilendirme, mükellefler yönünden güvensiz bir sisteme dönüşmemelidir.” Yüksek mahkemenin pek çok kararında da buna benzer açıklamalara yer verildiği de görülmektedir.

Bu noktada Damga Vergisi Kanunu 10’uncu maddesine tekrar dönecek olursak, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere matrahın nelerden oluşacağının net olmadığı görülmektedir. Nitekim idarenin özelgelerine bakacak olursak da açıklamalarında 30 nolu tebliğde KDV hariç diğer vergilere ilişkin bir açıklama yapılmadığı için diğer vergilerin dahil edilmesi gerekeceği gibi hukuk devletiyle bağdaşmayan ve 30 nolu tebliğin çıkarılma mantığına da aykırılık teşkil eden bir yaklaşım sergilenmektedir. Öyle ki, zaten bu tebliğ yargı kararları doğrultusunda çıkarılmış bir tebliğ ise, ki tebliğde bu durum açıkça ifade ediliyor, o zaman yargı kararlarındaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yargının yaklaşımında Damga Vergisinin matrahına ilişkin KDV dışındaki diğer vergi türlerinde de aynı olacağı açıkken, idarenin diğer vergi türleri içinde aynı gerekçeleri baz alarak konuyu ele alıp, diğer vergi türlerini de matraha dahil etmemesi yönünde yaklaşım sergilemesi gerekirdi. Nitekim diğer vergi türlerinin de matraha dahil edilmesi halinde, mahkemelerin karar gerekçelerinde açıklamış olduğu, vergiden vergi alınmış olacağı, bu vergilerin de matraha dahil edilmesi gerektiğinin kanunda açık olmadığı ve vergilerin sözleşmelerdeki hizmet bedelini oluşturmadığı gibi gerekçelere aykırı hareket edilmiş olacaktır.

Henüz bu konuda verilmiş bir yargı kararına tarafımızca rastlanılmamış olmakla birlikte, ÖTV ve diğer vergi türlerinin damga vergisi matrahına dahil edilmesine yönelik açılacak ilk davada mahkemelerce KDV’deki kararlarına benzer bir karar vereceği açıktır.

Genel Değerlendirme ve Sonuç

Yukarıda açıklandığı ve değerlendirildiği üzere, Damga Vergisi Kanunu 10’uncu maddesinde açıklık bulunmaması nedeniyle diğer vergi türlerinin matraha dahil edilip edilmeyeceği konusunda idarenin yaklaşımı ile vergi yargısının yaklaşımı farklılık arz etmektedir. Ancak bu yaklaşımda idarenin kendi içerisinde çeliştiği görülmektedir.

İdarenin kanunda açık olmayan hususlarda bunu hemen idare lehine yorumlayan bir yaklaşım içerisine girmesini doğru bulmadığımızı, verginin yasallığı ve hukuk devleti ilkesi çerçevesinde böyle bir yaklaşımdan vazgeçilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Diğer taraftan çağdaş vergi hukuku sistemlerinde olduğu ve anayasa mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, mükellefler açısından verginin matrahının belirlenmesi konusunda kanunda açıklığın sağlanması ve öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu konuda güzel bir örnek olacağını düşündüğümüz KDV Kanunu 24’üncü maddesini örnek vermek isteriz. Öyle ki, bu madde de kanun koyucu nelerin matraha dahil edilmesi gerektiğini açıkça saymıştır. Eğer Damga Vergisinde de vergiden vergi alınmak gibi ( olağan dışı bir uygulama olarak) bir irade ortaya konulacaksa, ki anayasa mahkemesi ÖTV konusunda bu durumun anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir, bunun kanunda açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

Mevcut düzenlemelerdeki haliyle ÖTV’nin ve diğer vergi türlerinin damga vergisinin matrahına dahil edilmemesi gerektiği, idare tarafından özellikle ÖTV konusunda verilmiş olan özelgenin hatalı olduğu ve bu yaklaşımın da 30 nolu damga vergisi tebliğindeki gerekçeler ile çelişkili olduğu düşüncesindeyiz.

İdarenin KDV’nin matraha dahil edilmemesi gerektiği konusundaki gibi yargının karar verip, bu kararların da yerleşik karar haline gelinceye kadar bu konuda direnmesinin doğru bir yaklaşım olmayacağı ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı kanaatindeyiz.

Damga Vergisi gibi karmaşık konularda maliyetlerinizi doğru planlamak, yalnızca vergi uyumunu sağlamakla kalmaz; aynı zamanda şirketinizi olası risklerden korur.

Eğer şirketiniz çalışanlara yönelik eğitim harcamaları yapıyor ve bu harcamaların vergisel açıdan nasıl değerlendirilmesi gerektiğini merak ediyorsanız, detaylı yazımıza göz atmanızı öneririz:
👉 Personele Yapılan Eğitim Harcamaları ve Vergisel Etkileri

Kaynakça

30 seri nolu Damga Vergisi Genel Tebliği

488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu

Kuran, Mustafa, Karagöz, Ayhan, Özelgeler ve Yargı Kararları Işığında Damga Vergisinde Belli Para Terimi, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Sayı;146, Şubat 2016,

20/04/2017 tarih ve 30044 sayılı Resmi Gazete

07/04/2015 tarih ve 29319 sayılı Resmi Gazete